Erdoğan’a mektubumdur…
“Hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadelemizde milletimizin yardımını bekliyoruz” diyen AKP lideri / Cumhurbaşkanı Erdoğan, bizlerden NE istiyor ? Açlık ve yoksulluk sınırı altına mahkum edilmiş bizlerden daha NE yapmamızı istiyor ? Kışın ortasında biriken faturaların kalabalığı altında kalan hayatlarımızı, bizlere reva görülen maaşlarımızla bile karşılayamazken, devlete daha fazla NE vermemizi istiyor ? 400 TL’den aşağı et bulamazken, etli yemeğe hasret kalmışken, 550 çeşitten oluşan TBMM lokantasında halkın (!) milletvekilleri keyif yaparken, onlara verilen emekli maaşlarıyla geleceklerini de garantiye almışken, onların yapmadığı hangi fedakarlığı, NE adına bizlerden istiyor ? 6 Şubat depremlerini vatandaştan topladığı bağışlarla geçiren, onca toplanan paranın ardından bile depremzedelere dağıtılacak kahvaltılık eksiği için halktan destek talep eden, depremin ilk 3 günü yalnız bıraktığı / yardım eli uzatamadığı insanlarından açık açık helallik isteyen, her şeyi bizlere ha bire attığı İBAN numaraları üzerinden halletmeye çalışan bir devlet anlayışı bizlerden daha NE istiyor ?
İstediğiniz şey, PARA da !
Bende yok, Sayın Erdoğan !
Sokaktaki vatandaşta da yok !
Hayat pahalılığı altında ezilen bizleriz, bunu bir fark edin artık ! 1150 odalı Külliyenizin görkemli mutfağından PORSİYONU KÜÇÜLTÜN demekle küçülmüyor o biçare porsiyonlar ! Zaten KÜÇÜLTECEK bir porsiyon da yok ! Eldekinin doyuracak bir hali de yok !
Demem o ki,
…yakamızdan bir düşün artık !
Size verecek ekstra bir paramız yok !
Yastık altında sandıklarınızdan bizim bile haberimiz yok !
Siz, “hayat pahalılığı ve enflasyonla mücadelemizde milletimizin yardımını bekliyoruz” derken, diğer taraftan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin önerisiyle yapılan, ‘kışlık saray’ olarak nitelendirilen Ahlat Köşkü’nün yanına 9 tane de bakan konutu yapılacakmış ! İşte bakın bunu ANLAMADIK ! “Devleti, düştüğü yerden çıkartalım” diyen sizlerin bu şaşalı hayatlarınızı hiç ANLAMADIK ! Onlarca sene kullanılan Çankaya Köşkünü’nün suyu mu çıkmıştı, en çok da bunu !
Bir şey demiştiniz…
İTİBARDAN TASARRUF OLMAZ diye !
Benim zavallı hayatım, ay sonunu bile getiremezken, kimin itibarından bahsediyorsunuz ? Depremden çıkmış benim gibi yüz binler kendileri için bir gelecek inşa etme konusunda umut bile edemezken, hangi itibarın tasarrufunu önlemeye çalışıyorsunuz ? Açıkladığınız son zam oranıyla beraber, milyonlarca emeklinin maaşı 14 bin 431 lira olan açlık sınırı, 17 bin 2 TL’ye çıkarılan asgari ücretin altında kalırken, bu İTİBAR’ı kim için istiyorsunuz ?
Devlet için mi ?
Benim itibarım kalmadı, bunu görün artık !
Bir vatandaş, bir çalışan, bir emekli olarak, kalmadı !
Devlet, en lüks arabalara binerken,, yazlığı ve kışlığı ayrı ‘saray yavrusu’ evlerde dinlenirken, 1150 odalı külliye ile Osmanlı döneminin görkemini ekranlara taşırken, ben nasıl yaşıyorum, biliyor musunuz, Sayın Erdoğan ?
Haklısınız…
Yaşıyorum…
bana gelen bir mesaj aynen buna dair…
“Ölmedik candan umut kesilmez der ya eskiler, bizim politikacılar da bizlerin o nefes alış verişini yaşadığımıza yoruyor ! Ölmedik, yaşıyoruz ! Ama nasıl yaşıyoruz ! Hakkımı helal etmiyorum, bana bu şekilde bir yaşam sunanlara… Eşimle beraber aldığımız emekli maaşlarımızı her ay masanın üstüne koyup, cebimizde ne kadar para kalacağını hesap ediyoruz… Acaba bu ay hangi faturayı ödemezsek başımız ağrımaz, diye konuşuyoruz… Torunlar geldiğinde, ceplerine biraz harçlık koyarken, yarının yemeğinden kesiyoruz, bunu fark ediyoruz, ki en çok da bu hal kahrediyor beni ! Aldığım maaşın her kuruşuna beni mahkum eden, muhtaç edenlere hakkımı helal etmiyorum…”
Konu aynen bu, Sayın Erdoğan !
Hani, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 550 terörist var” diyen, ama bunu ispat edemeyen, ardından soruşturma kapsamında avukatı kanalıyla traji komik bir açıklama yapan eski İçişleri Bakanınız Süleyman Soylu gibi, ben de DÜŞÜNCE / KANAAT AÇIKLAMA ÖZGÜRLÜĞÜMÜ kullanıyorum, ama ne kimseye SUÇ isnat ediyorum ne de İFTİRA atıyorum !
Sadece, ama sadece hayatımı, hayatlarımızı paylaşıyorum…
Yoksa ağır mı geldi hayatlarımız, kelimelerimiz… ?